📜 Kayseri’de Açılan İlk İnternet Kafe: 90’ların Sonunda Bir Devrim
Yıl 1997-98...
Kayseri Ordu Evi’nin arka taraflarında, Teoman Caddesi üzerindeki tabelada büyük puntolarla yazan bir ifade dikkatimi çekti: “İnternet Cafe.” Bu, Kayseri’de gördüğüm ilk internet kafe tabelasıydı.
O dönemlerde bilgisayar denilen şey bizim için hâlâ bir meraktı. Televizyondan “internet kafe” diye bir şeyler duyuyorduk ama bilgisayarı bırak, çoğu evde sabit telefon bile yoktu. “Acaba çay-kahve içilen bir yer mi, oturup bir şeyler içerken bilgisayarla da oynanıyor herhalde” diye düşünmüştüm.
👣 İnternet Kafeye İlk Adım
Yıl 1998. Lise arkadaşımla birlikte ilk kez bir internet kafeye gittik. Yer, Serçeönü Mahallesi, Onay Sineması civarlarında bir mekandı. Masaya oturunca size oturduğunuz saati belirten küçük bir fiş verilirdi. O zamanlar saatlik ücret yaklaşık 600.000 TL (eski para) civarındaydı — epey pahalıydı! Sonra tüm masaları kontrol eden kafe programları geldi. Masa 3 ü 1 saat aç. Veya masadan istek at. 1 saat sonra gidip. öde.
Bilgisayarlardan hiç anlamıyorduk. Kafenin sahibinin masasındaki CD’leri alıp takmaya çalıştık ama oyunları çalıştırmayı başaramadık. Yine de öğretici bir gün olmuştu:
İlk kez ESC tuşunu öğrendim, ilk kez fare imlecini hareket ettirdim.
Yarım saat kaldık… ama sonra arkası geldi.
☕️ İnternet Kafeler Her Yerdeydi
Bir anda şehirde internet kafe patlaması yaşandı. Her köşe başında bir tane açıldı.
O dönemlerde kapalı alanlarda sigara içmek serbestti. Her masada küllük olurdu. Klavyelerin bazı tuşları yanmış ya da sararmış olurdu. Fareler tekerlekliydi ve bozulunca masaya şiddetle vurulurdu.
Her masada kulaklık yoktu, onun yerine küçük hoparlörler vardı — haliyle ses karmaşası da eksik olmazdı.
Bilgisayarlar CRT monitörlü, CD ve disket sürücülü idi. 1.4 MB disketlere küçük programlar, yazılar, birkaç fotoğraf atardık. Masaüstündeki oyun simgesini kopyalayarak tüm oyunu kopyaladığımızı sanıyorduk... tabii bunun mümkün olmadığını sonradan öğrendik.
🎮 İlk Oynadığımız Oyunlar
İlk karşılaştığımız 3D oyunlardan biri QUAKE idi. Daha önce hiç üç boyutlu oyun görmemiştik, hepimizi büyülemişti. Ardından Half-Life geldi ve resmen her şeyi değiştirdi. Sonra Counter-Strike patladı ve her yerde oynanmaya başladı.
Kolay öğreniliyordu, keyifliydi ve bozulmuyordu. Herkes oynayabiliyordu.
İlk gördüğüm araba yarışı oyunu ise Midtown Madness idi. Açık dünya bir şehirde istediğiniz yere arabayla gidebiliyor, diğer araçlara çarpınca hasar alıyordunuz — o zamanlar bu özellikler bizi büyülüyordu.
🌐 İnternete Girmek... Bir İşkenceydi
2000 yılına geldiğimizde televizyonlarda artık internet sitesi reklamları çıkıyordu. Biz de kafeye gidip bu sitelere girmeye çalışıyorduk ama işler o kadar kolay değildi.
Bir sitenin açılması 5 dakika sürebiliyordu. Menü, görseller, her şey tek tek, yavaş yavaş yüklenirdi. İnternette "çet yapmak" modaydı. İlk başta mIRC vardı, sonra MSN Messenger ile tanıştık.
📉 İnternet Kafelerin Sonu mu?
İnternet kafeler o yıllarda çok para kazandı. Ancak zamanla evlerde internet yaygınlaştı, bilgisayarlar ucuzladı, ardından akıllı telefonlar çıktı. Artık kimse "internete girmek" için dışarı çıkmak zorunda kalmadı.
İnternet kafelerin çoğu kapandı, bazıları oyun salonuna dönüştü, bazıları ise tarihe karıştı.
📝 Son Söz: Bir Neslin Bilgisayarla Tanışma Hikayesi
O yıllar bize sadece oyun oynamayı değil, bilgisayarı tanımayı, öğrenmeyi, paylaşmayı öğretti. Bugün bir ekran karşısında ne kadar rahatız değil mi? Ama bir zamanlar, bir oyunun nasıl çalıştığını çözmek bile başlı başına bir keşifti.
kürt ak saçlı yaşlı bi amcanın işlettiği bi internet kafe vardı serçeönünde, üst katta red alert oynardık.
YanıtlaSil