16 Eylül 2018 Pazar

Kayseri'de Bir Zamanlar Sivas Caddesi

90’lı Yıllarda Sivas Caddesi: Kayseri'nin Altın Çağı

Sanırım Sivas Caddesi'nin altın çağları 1990’lı yıllardı. Korsan kitap ve kaset satıcılarının kaldırım köşelerinde yerini aldığı, internetin daha yeni yeni hayatımıza girmeye başladığı o dönemde, Sivas Caddesi Kayseri'nin en canlı, en hareketli yerlerinden biriydi.

Canı sıkılanın gezmeye çıktığı, gençlerin karşı cinse hava atmak için boy gösterdiği, çarşı iznine çıkan askerlerin kalabalığa karıştığı, başka şehirlerden gelen misafirlerin mutlaka gezdirildiği bir numaralı yürüyüş yoluydu.

Bu geniş ve ferah cadde, sadece yayalara değil, otomobillere de görkemli bir rota sunardı. Kayseri’nin elit kesiminin tercih ettiği nezih apartmanlarla çevriliydi. Geniş kaldırımlarıyla yürümek keyifliydi; elinizde bir dondurma ya da çıtır çıtır çitlenen çekirdek eşliğinde...

Bir Zamanlar Geniş, Şimdi Dar

Caddenin genişliği, Kayseri’nin simgelerindendi. Ancak Kayseray’ın yapılmasıyla birlikte bu genişlik görsel olarak daraldı. Eskiden görkemli bir bulvar olan Sivas Caddesi, bugün daha sıkışık bir görünüm veriyor.

Stadyum, Moda Pastanesi, Hisar Pastanesi, Emirgan Parkı, Kasseria, McDonald's... 90’larda Sivas Caddesi’nin en bilinen ve uğrak noktalarıydı.

Bugün Kayseri Forum AVM'nin bulunduğu alanda o zamanlar şehir stadyumu vardı. Bu stadyum sadece maçlara ev sahipliği yapmaz, aynı zamanda konserlerin, gösterilerin ve millî bayram kutlamalarının da merkez üssüydü.

Zamanla Sıradanlaştı

Bir zamanlar cıvıl cıvıl olan, gölgelik ağaçlarıyla batıya dönük yüzünü sergileyen bu cadde, zamanla sıradanlaştı. Ne eski kalabalığı kaldı, ne de o kendine has ruhu...


Sizin Sivas Caddesi’ne dair anılarınız neler?
Yorumlarda paylaşarak bu nostaljiyi birlikte büyütelim.



13 Eylül 2018 Perşembe

Kayseride mahalle bahçeleri

  1. yüzyıl öncesinin Kayseri’sinde, bugün artık pek adı anılmayan ama bir zamanlar mahalle kültürünün vazgeçilmezi olan mahalle arası bahçeler vardı. Bu bahçeler, şehrin dışındaki meşhur bağ kültüründen farklıydı. Şehrin içindeydiler. Evlerin, sokakların, çeşmelerin arasında nefes gibi durur; hem göze hem sofraya hitap ederlerdi.

Bu küçük ama verimli bahçelerde çoğunlukla yeşillikler, domates, biber, maydanoz, nane gibi gündelik ürünler yetiştirilirdi. İsteyen mahalle sakini gelir uygun fiyata alırdı; bazen de esnaf bu ürünleri satın alarak pazarda satardı. Yerel ve taze ürün anlayışının en sade ama en sahici halini bu bahçelerde görmek mümkündü.

Zamanla mahalleler yıkıldıkça, bahçeler de kaybolmaya başladı. Kentin dönüşen yapısı, yükselen apartmanlar, genişleyen yollar ve azalan avlularla birlikte bahçeler de tarihin tozlu yaprakları arasına karıştı. Ama hâlâ direnen birkaç tane var.

Bunlardan biri Caferbey Mahallesi’nde, Kartal Bulvarı üzerinde yer alıyor. Apartmanlar arasında sıkışmış bir yeşil yama gibi... Betonun, asfaltın, camların ortasında hâlâ toprağa tutunan bir hatıra. Umarız bu bahçe de bir gün başka bir inşaat projesine yenik düşmez.

Bir diğeri ise Hasinli Mahallesi’nde, Deveci Hamamı’nın hemen yanında, Deveci Çeşmesi’nin arkasında yer alıyor. Bu bahçe de zamanında eski Kayseri evlerinin, taş sokakların arasında kalan bir üretim alanıydı. Bugün hâlâ varlığını sürdürüyor. Sanki zamana direniyor. “Ben buradayım,” der gibi...

Bu bahçeler sadece yeşillik yetişen alanlar değildi; aynı zamanda mahalle ruhunun, komşuluk ilişkilerinin ve toprağa yakın yaşamanın da bir parçasıydı. Bugün yeniden doğayla bağ kurmak isteyen şehir insanı için belki de ilham kaynağı olabilirler.

Belki bir gün Kayseri, bu kayıp kültürü yeniden hatırlar. Belki mahalle arası bahçeler birer tarihî değer gibi korunur, yaşatılır. Çünkü her şehir, toprağını unuttuğunda köklerini de kaybetmeye başlar.

Bahçelerden en son ortadan kaybolanlardan biride Sahabiye mahallesinde olan bahçelerdi. Bunlardan bir tanesinin yerine Refika Küçükçalık ortaokulu yapıldı.

Kayseri'de Eski Zamanlarda Su Temini



Kayserinin su kaynakları ve su yollarının temelleri ilk olarak  Roma döneminde oluşturulmuştur.  Su gereksinimi Germir ve Tavlusun köyleri yakınlarındaki yedi su pınarından karşılanmıştır. Kaynaktan alınan sular künklerle kent merkezine getirilmiş ve çeşmeler aracılığıyla dağıtılmıştır. "Çirkap" olarak adlandırılan kanalizasyon sistemi de kullanılmaya devam etmiştir.

Şehir içme suyunu Erciyes’ten ve yeraltı sularından sağlıyor. Evet, suyun tadı yoktu ve pekte sağlıklı olduğu söylenemezdi. Şehirde 121 tane çeşme vardı.97 Şehrin içme suyunu korkuya kapılmadan ve endişe vermeyecek düzeyde karşılıyordu. Bu gelen sular üç kaynaktan gelmektedir; bunlara 1. Büyük Avğun, 2. Kumluk, 3. Makbul (Mıhlım) Suyu adı verilmiştir. Bunlardan sonuncusu en iyi olarak kabul edilir. (Kemalettin, sayfa 42) 

Alboyacıyan devamında Vital Cuinet’ten aldığı bilgilerden de faydalanarak şehrin genel durumu hakkında, altyapı sorunlarının olduğunu ve yeterince sağlıklı bir ortamın olmadığı, şehrin sakinlerinin bu durumdan olumsuz etkilendiği değerlendirmesinde bulunmuştur.

Geleneksel yaşamın güçlüklerinden biri de evlerde akarsuyun olmamasıdır. Her ne kadar kentin konumu su kaynakları yönünden büyük avantajlara sahipse de, su getirmek için kullanılan alt yapı Kayseri’de yetersiz kalmıştır. Romalılar zamanında pişmiş topraktan yapılma künklerle kurulan su şebekesi fazla geliştirilememiş, gereken düzeylerde evlere yayılamamıştır. Çeşitli zamanlarda çoğunlukla bir vakıf veya kent yöneticisi tarafından ‘hayrat’ olarak onarılan veya yapılan suyolları, sadece mahalle çeşmeleri ile kentin ileri gelen ailelerin konaklarına bağlanmıştır.144

Kayseri’de daha ciddi sorun lağım veya kanalizasyonla ilgilidir. Kentin düz bir ovaya kurulmuş olması, sağlıklı bir kanalizasyon yapımını güçleştirmiştir. Geleneksel evlerde abdesthaneler arsa çeperlerine, mümkün olduğu kadar evden ve kuyudan uzak bir yere yerleştirilmeye çalışılmıştır. Bahçeye kazılan bir çukur fosseptik olarak kullanılmış, dolduğu zaman da bu işi yüklenen bir grup insan tarafından boşaltılmıştır. Evlerde kullanılan su miktarının sınırlı olması ve insanların yıkanmak için hamama gitmesi atık su hacmini de azaltmış, atılan su bahçedeki toprak ve bitkiler tarafından fazla bir sorun olmadan yok edilmiştir. Sokaklardaki yağmur ve kar suları, sokakların birleştiği yer veya meydan ortalarına kazılıp üstü kapatılan çukurlara akıtılmış, zamanla toprak tarafından emilmiştir. Kayseri 1950’li yıllarda suya, 1970’lerde yaygın olmasa da, kanalizasyona kavuşmuştur.145

Bu durum ayrıca ‘Orta Halli Osmanlılar’ adlı kitapta şu şekilde dile getirilmektedir; Kayseri halkı suyu iki kaynaktan sağlıyordu. En eskisi Selçuklu döneminden kalma olan su kanalları şehirdeki çeşmelere içme suyu getiriyordu; bunun yanı sıra, birçok evin kendi kuyusu vardı ve yeterince derin kazıldıklarında bu kuyulardan içme suyu çıkabiliyordu; yoksa kuyu suyu sadece temizlik için kullanılıyordu. Ayrıca, Erciyes Dağı’nın, yakınlığı dolayısıyla, birçok ev su ihtiyacını dağdan getirilen karla karşılarken, bazıları da avlularına yağan karı özel kar kuyularında saklayarak yaz aylarında kullanıyorlardı. Şehir dışındaki yazlıklarda kalınan sıcak mevsimde su ihtiyacının karşılanması için bağlarda sarnıçlar inşa edilirdi. Atık suyu ve genellikle arka bahçede ayrı bir yerde bulunan tuvaletin pis suyunu tahliye etmek daha ciddi bir sorundu, çünkü Kayseri’nin üzerinde kurulu olduğu düz arazide tam bir kanalizasyon sistemi inşa etmek zordu. 19. yüzyıllardaki ve 20. yüzyılın başındaki yabancı gözlemciler zaman zaman sokakların pisliğinden söz etmiştir. Ancak buna rağmen Kayseri sağlığa uygun bir yer kabul ediliyordu; kışların uzun ve soğuk geçmesi ve şehir halkının yaz aylarında dağılması muhtemelen salgın hastalıkların yayılmasını sınırlıyordu.

Alboyacıyan devamında şehrin imarı hakkında eleştirel yaklaşımda bulunmuş ve görüşlerini şu sözlerle dile getirmiştir; “Kentin sakinleri yerleşim alanlarını inşa etme metotlarıyla yaşam alanlarının sağlıksız koşullarını iyileştirememişlerdir. Ama nedendir bilinmez, Kayserililer övünçle ‘Kayseri şehri ince hesaplarla inşa edilmiştir’ derler. Fakat ne tür bir hesapla? Bunu da kimse bilmez. Sanırsın dünyanın en büyük şehridir ve yerleşim alanı olarak sınırlandırılmış olan alan oldukça dar ve bir arşın arsa kucak dolusu liraya alınabilircesine Kayseri evleri yan yana yığılmıştır. Sokaklar; evet. Öyle sokaklar var ki, en işlekleri. Onların genişliği de, ancak dört adım kadardı. Bazı istisnalara rağmen, bu yoğunluğu, üst üste yığılmayı Kayseri’nin kurucu atalarının hangi hesaplarıyla ilişkilendirebiliriz?”

Daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler aşağıdaki makaleyi okuyabilir

Kayseri'nin Tarihi Su Yolları - Mehmet Çayırdağ


Kayseri Bağları Ağaçlar

 Asma/Üzüm Kayısı Dut Badem Ceviz Erik Armut İğde Kiraz Elma