4 Nisan 2023 Salı

🙏🏻Yapılmasın: Restorasyon

Bazı yerler vardır, kimsenin uğramadığı, terk edilmiş, viran halde binalarla dolu. “Buraları yıkalım, yeniden yapalım,” deriz genelde. "Tehlikeli yerler bunlar, işe yaramıyor. Yenisi yapılsın. Ekonomiye katkı sağlar, güzel binalarımız olur," diye düşünürüz. Bu bakış açısı ilk anda mantıklı görünür. Ama ya başka bir ihtimal daha varsa?

Bir masa düşünün. Eski bir masa. Üzerinde yılların bıraktığı izler var. Çizikler, lekeler, çatlaklar… Belki biraz eğrilmiş bile. Ama kaliteli. Sağlam. Yaşanmışlık kokuyor. Sadece bir mobilya değil artık; bir hikâye taşıyor.

Siz bu masayı beğenmiyorsunuz çünkü kusurlu. Ustaya götürüyorsunuz. Çizikler siliniyor, yüzeyi cilalanıyor, yepyeni gibi oluyor. Artık tertemiz. Parlak. Şık. Ama o masa hâlâ aynı masa mı?

Çoğu zaman fark etmeden yaptığımız şey bu. Eski olanı hemen “eski” diye çöpe atıyoruz. Onarmak değil, silip yeniden yapmak istiyoruz. Oysa bazen o çizikler, o çatlaklar, o küçük kusurlar, bir eşyanın—bir mahallenin, bir binanın, bir hatıranın—karakteri olabilir.

Yüz yıllık bir masaya bakıp "bu yeni gibi, inanmam" diyen biri aslında haklı olabilir. Çünkü yaşanmışlık yok edilmiştir. Oysa hatıralar zamanla değil, izleriyle kalır. Tam da bu yüzden bazı binaları, bazı sokakları “yenilemekten” çok, anlayarak korumak gerekir.

Her virane bina yıkılmalı mı? Belki de bazısı yeniden hayata döndürülmeli, geçmişin izleri silinmeden geleceğe taşınmalı. Çünkü bazı şeyler yenilenince değil, yaşatılınca değer kazanır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kayseri Bağları Ağaçlar

 Asma/Üzüm Kayısı Dut Badem Ceviz Erik Armut İğde Kiraz Elma