- Asma/Üzüm
- Kayısı
- Dut
- Badem
- Ceviz
- Erik
- Armut
- İğde
- Kiraz
- Elma
Kayseri
13 Temmuz 2025 Pazar
Eski Kayseri de Yapılacak En İyi 10 Etkinlik
- Yazın Anadolu Fuarına/Ayışığı Lunaparka gitmek
- Kale çarşısını gezmek + Kapalı Çarşı + Kazancılar +Yeraltı Çarşısı
- Sivas Caddesinde Yürüyüp, Çekirdek Çitmek, Dondurma yemek,
- Eski Statta Kayseri spor maçına gitmek
- Bedava olan halka açık Konser gösterilere gitmek
- Parka gezmeye, piknik yapmaya gitmek,
- Bilardo, Atari salonlarına gitmek,
- Mahalle maçlarına gitmek, Mahallede top oynamak
- Almer'e süper maketlere gitmek-Arkadaşlarla buluşup gezmek
- Bağa gitmek
12 Temmuz 2025 Cumartesi
Bir zamanlar Barış Manço Parkı ve Basketbol (Eski Siteler Parkı)
Bir Zamanlar Barış Manço Parkı’nda Basketbol Oynanırdı
Her mahallenin bir kalbi vardır. Kimisinin bu bir bakkaldır, kimisinin kahvehanesi. Bizimki ise bir basketbol sahasıydı.
Kayseri'de, şimdiki adıyla Barış Manço Parkı —eski adıyla Siteler Parkı— işte tam da böyle bir yerdi. 90’ların sonu, 2000’lerin başı... Dört potalı, ama adeta dört farklı lig gibi oynanan bir basketbol sahası vardı burada. Ve ne basketbol oynanırdı be o zamanlar!
Öyle sıradan bir mahalle sahası değildi burası. Oynayanlar belli başlıydı. Kimisi mahalleden, kimisi şehir dışından gelip burada oynamak isterdi. Ama kolay kolay maç yapamazdın. Önce kendini ispatlaman gerekirdi. O potaların bir hiyerarşisi vardı. En iyiler tek potada toplanır, en zorlu maçlar orada yapılırdı.
Her oyuncunun bir lakabı olurdu. Kimini boyundan, kimini tarzından tanırdık. Ama içlerinde biri vardı ki herkes tanırdı: “İmam”. Adını ilahiyatta okuduğu için takmışlardı.
Ben o yıllarda basketbola yeni başlamış, kenardan izleyen, top sektirip pota altına boş atışlar deneyen biriydim. O efsane kadroyla hiç maç yapmadım. Ama onları izlemek bile bir şeydi.
O günlerde oyunlar genellikle akşam serinliğinde başlardı. Takımlar kendi kendine oluşurdu. Bazen bir iki kişi potada ısınırken başka biri gelir “maç yapalım mı?” derdi. Kimse “yok” demezdi. 3’e 3, bazen 5’e 5... 20 sayıya kadar oynanırdı. Kaybeden kenara geçer, sıradaki takım girerdi. Yorulan çekilir, yeni gelen heyecanla oyuna dâhil olurdu.
Topu nasıl tuttuğundan, pası nasıl verdiğinden adamın iyi oyuncu olup olmadığı anlaşılırdı. Kısa boylu ama enerjisi bitmeyen “karınca gibi” tipler de olurdu ki, bir durdurabilene aşk olsun. Bloklar boldu, faul kavgası yoktu. Herkes oyunun ruhuna saygılıydı.
Zamanla ben başka bir üniversiteye, başka bir şehre gittim. Geri döndüğümde o sahalarda o eski yüzlerden kimse kalmamıştı. Hayat herkesin yolunu çizmişti belli ki. Ama o yaz akşamlarının kokusu hâlâ burnumda. O topun yere vurduğu tınıyı, potaya çarpan lastiğin sesini hâlâ duyar gibiyim.
Bugün oradan geçerken potalara bakan biri, belki yıpranmış bir asfalt, paslanmış bir çember görür. Ama biz o potalara sadece bakmayız, görürüz. Çünkü o potalarda gençliğimiz var, terimiz var, hayallerimiz var.
Belki bir gün tekrar topumu alır, Barış Manço Parkı’na giderim. Kimse olmasa bile pota altına geçer, kendi kendime birkaç şut atarım. Ama belki bir çocuk gelir yanıma. Topa uzanır. O zaman ona dönüp gülümserim:
“Bizim zamanımızda buralarda çok güzel basket oynanırdı .”
Kayseri Bağları Ağaçlar
Asma/Üzüm Kayısı Dut Badem Ceviz Erik Armut İğde Kiraz Elma